Tekne

Sallanıyorum. Öyle hızlı ya da yorucu sallantı değil. Yumuşacık, akışkan bir sallantıdayım.

Dingin, hemen tüm dış seslere kendimi kapamış, içime dönmüş, usul usul sallanıyorum. Biraz bekleyince dalgaların hafif kıpırtısını, serince suların vücuduma çarpışını, güneşin yansıyan ışıltısını net olarak hissediyorum…

Geçtiğimiz haftalarda baktık kano işinde iyiyiz işleri büyütme kararı aldık, 🙃 Eylül ayını teknede karşıladık.

Dur bir dakika, sakin, acele etmeden yazmak istiyorum. Benim için önemli bu tatil.

Küçüklüğümden beri beni deniz tutar, tren tutar, arabada düz yola bakarsam uzun uzun yolculuk edebilirim ama arkaya dönemem, bir şey izleyemem, okuyamam. Ailede “süt” olarak tanımlanırım. Kızlar bebekliklerinden beri bilir, yola çıktığımızda anneden talepler sıfırlanır.

Şu dünyada her şeyi deneyip, yeni yer görme aşkıma rağmen yıllarca o kadar liste yaptım da o listeye hiç tekne seyahati konduramadım.

Günübirlik gezilere gittik ve her seferinde “bunu ancak bu kadar yapabiliyorum demek” diyerek sersem gibi indim tekneden. 4 yaz önce kıyıdan koyları gezerken Hakan “asıl buraları denizden gezip görsen 1000 kat bayılırsın, kısa da olsa ayarlayalım” diye tutturmuştu ama hiç fırsatımız olmadı.

Geçtiğimiz yıl Roma’da Eskişehir’den çok eski arkadaşlara rastlayıp iletişimi güçlendirince (ve ne iyi de oldu!) tekne seyahatini erteleyemez hale geldik, zira kaptanımız da içimizden!

Baharda planladık, 3 aile, 1 hafta katamaran kiraladık. Biz kiralarken bütçe çok daha makuldü, sonra Euro aldı başını gitti, ödemiştik, caymadık.

Orhaniye’den çıktık yola. Rotayı şuraya ekliyorum, ilerde unutmayalım.

efce2afb-d4fe-458a-a66f-1db415b218f0

1-İnbükü Koyu

2-Hurmalı Bükü

3-Bencik Koyu

4- Selimiye

5-Kocabahçe Koyu

6-Dirsek Bükü

7-Bozburun Beldesi

8-Söğüt

9-Bozukkale Koyu

10-Arap Adası

11-Çiftlik Koyu

Tekne tatili acayipmiş. 6 gece katamaran üstünde dışarda yattım, sadece sütlükten değil gökyüzünden, sessizlikten, sakinlikten, yıldızlardan ayrılamadım. Gün doğuşu, Gün batışı, ayın yükselmesi, ayı beklerken Samanyolu’nu izlemek, sessiz mavi-yeşil sularda mini mini balık sürüleri, upuzun dikenli deniz kestaneleri, güneşle uyanmak, yüzünü denize dalarak yıkamak, uyku uyanıklık arası tekneye çarpan minik dalga sesleri, erken uyanmak, doğanın ritmine uymak, haberleri, kurları, giyinmeyi, ayakkabıyı, tarağı unutmak…

Geceleri yıldızların arasında, gün içinde suyun üzerinde, dümdüz uzanıp boşlukta asılı kalmak… Say say bitmez!

Ne kadar şanslıyız, ama ne kadar. İyi ki çıkmışız, iyi ki beni itelemişler. Tek 1 gün, 2 saat kadar yoğun dalgada sistem zorlandı, onun dışında son gün rüzgar da artınca kamarada bile uyudum, uyumak ne kelime kitap okudum sallantıda.

Evet, buradan deniz tutanlara ya da benim gibi sütlere müjde veriyorum: aşabilirsiniz, pes etmeyin!

Çok sallanmayan bir araçla deneyin yalnız! Kaptanınızı da iyi seçin. Öğrendim terimi, soluganmış belalım. Normalde insanlara ninni gibi gelen o mini sallantı beni sersem etti yıllarca. Hatta Karamel evde, bizim yatağa zıplayıp kesik kesik nefes aldığında da midem bulanırdı benim o kıpırtıda. Artık bitti, şimdi suda çok iyiyim yalnız karada sallanıyorum 🙂

Döndüğümüzden beri bastığım zemin su üstünde serbest bir duba gibi oynak, kaygan hafiften. Biraz fazla geriye doğru gitme hissi var ama hızla geçiyor. Çok da geçmesin, unutmayayım istiyorum alıştım artık, beni deniz tutmaz!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: