Hepimiz vahşiye özlemle doluyuz. Bu özlemin kültürel olarak onaylanmış pek az panzehiri var. Bize bu tür bir arzudan utanç duymamız öğretildi. Uzattığımız saçlarımızı duygularımızı saklamak için kullandık. Ama Vahşi Kadın’ın gölgesi gündüz ve gecelerimiz boyunca pusuya yatmış bir halde hala varlığını sürdürmekte. Nerede olursak olalım, arkamızda tırıs giden bu gölge kesinlikle dört ayaklı.
Dr. Clarissa Pinícola Estés, Kurtlarla Koşan Kadınlar
Demek
Uyanamıyorum. Okumaya devam et “Demek”
On the level
I knew that it was wrong
I didn’t have a doubt
I was dying to get back home
And you were starting out Okumaya devam et “On the level”
“Milletimizin güzel sanatlar sevgisini, her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.”
Mustafa Kemal Atatürk
Etme
Artık hava izin verdikçe (fırtına yoksa), işe yürüyerek gidip geliyorum. Okumaya devam et “Etme”
“Aşkın bir gözü fazladır,” der Mahabarata, “Aşkın bir gözü fazladır.”
Aslı Erdoğan, Mucizevi Mandarin
Takıntı
Az önce bloguma bir göz atayım derken ne fark ettim? 41 adet postum var. Okumaya devam et “Takıntı”
Özgürlüğümden mahrum bırakılma olasılığını hissedince önce mideme kramp giriyor, sonra garip şeyler üşüşüyor zihnime:
Hay Allah keşke sigarayı bırakmış olmasaydım.
Kahve içmem gerek, evde yeterince kahve var mı?
Yarın ay başı, nerelere hemen ödeme yapmalıyım?
Eşim uzakta, şimdi çok telaşlanır.
Çocukların üzülmesini nasıl önlerim?
İlaçlarım yeter mi, yedek kaç kutu ilaç almalı?
Eve aramaya gelirlerse avukat çağırmalı mı; ama gazetenin avukatlarını da tutukladılar galiba?
Bugünkü yazıyı ne yapmalı; bu durumda yazı yazılır mı?
Bir sürü randevu vardı, hepsini iptal etmeli; sonra insanlara ayıp olur!
Götürürlerse yanıma okumak için hangi kitabı almalıyım?
……….
Yani abuk sabuk, garip, takıntılı düşünceler işte!
Emre Kongar, Cumhuriyet