Dıt

Çıt yok, dıt var!

Uzunca bir süredir yazı yazmıyorum. Son 1 yılda evi taşı, atölyeyi taşı, işi geliştir geç saatlere kadar çalış, para kazan, işi döndür, kızlarla ilgilen, evi temizle, atölyeyi temizle derken yazmayı sürekli erteleyerek bugünlere geldim.

Sonra da bir köreldim, “yazamıyorum artık herhalde” endişesi geldi. Zira çok değerli okurlarım bilirsiniz yazdım mı tam yazarım. Edebi, sosyolojik, tarihsel, güncel kısacası ölümsüz modern klasik bir tarzım var 🤣.

Bu karantina haftalarında aniden ortaya çıkan, her yere bulaşan vakit bolluğu da olunca bu endişemi atmak zorunda kaldım. Zira tarihe not düşmek istiyorum.

Ancak lütfen bekleyiniz…

Değinmek istediğim pek çok nokta var. Bu dönemde, hazır beklerken bolca düşünme vaktim de oldu. Mesela ne kadar öngörülü bir insan olduğumu farkettim. Ben olaylar başlayıp bizim ülkeye sirayet etmeden tam 1 yıl önce “Kaç Santim” yazımla sosyal/fiziksel mesafenin önemine değinmişim mesela. Bununla kalmamış 2 sene öncesinde “Durmak” yazımla mola vermenin, tazelenmenin önemden bahsetmiş, 4 yıl öncesinde de “Üşenme-ek!” yazımla sürekli tüketim nereye kadar, üretmek lazım ‘hep çöp çıkarmayın kardeşim’ demişim.

Bu nedenle blogumu öyle aklına geleni yazıyor, kendini geliştirmiyor diye düşünmeden, dikkatle takip etmenizi, not almanızı öneririm.

Lütfen bekleyiniz…

Korona günlerine ev halkı olarak sıkı tedbirlerle girdik. Gece gündüz tv, internet, twitter kotamızı fazlasıyla doldurduk. Maskemiz, eldivenimizle tırsarak çıktığımız market alışverişinde ön liste – reyonlara göre düzenlenmiş ön liste – market içi reyon akışına göre düzenlenmiş ön liste derken her dönem hızımızı artırarak profesyonelleştik. Çocukları, annemi eve kilitledik.

Lütfen bekleyiniz

Zaman bulamayıp aralıklı görüşebildiğimiz arkadaşlarımızla internet üzerinden çok daha sık görüşmeye başladık. Evde pijamayla takılsam da bu görüşmelere bir kazak ve mutlaka ruj sürerek haber spikeri gibi katılarak olası tüm salgın, gidişat, mesafe, güven, gizli bilgiler, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bu dünya değişmezleri masaya yatırdım.

Çamurları eve taşıyıp salgın günlerinde gelen ilhamla farklı çalışmalara giriştim. Herkes gibi nasıl da çabuk dağıldığına hayret ederek gün aşırı evi temizledik. Dirensek de evde ekmek yapmayı denedik. Ev yapımı nutella, fıstık ezmesiyle hayatımızı iyileştirdik! Sık sık arkadaş ortamları oluşturunca malum alkol tüketimini artırdık.

Lütfen bekleyiniz…

Lulu online okul, kurs derken günün çoğunu odasında bilgisayar önünde geçirmekte, Dodo üniversite ve tam gelecek belirsizliğine karşın yemek yaparak, örgü örerek, fransızca öğrenmeye dönerek yeni dirençler geliştiriyor. Kemo her sokağa çıkma yasağında evin bir alanını boyama girişimiyle bizi zorlasa da ikna edilip temizliğe dönüyor (çok şükür!). Songül ev hayatına alıştı, arada “ben kendi alışverişimi kendim yapmak istiyorum, ellerimle sebze meyve seçmek istiyorum” çıkışları olsa da kendisini her şeyin kapalı poşetlenmiş olduğu için hızla ve anlaşılamadan seçildiği üstelik kendisi teçhizatlı da çıksa bedelinin her sefer 3bin küsur lira olduğunu açıklayarak ikna edebiliyoruz şimdilik. Karamel aşırı mutlu, herkes evde, aşağı bahçeye bolca hava almaya çıkıyor, biz film izlerken hiç çekinmeden, eze eze koltuğa aramıza sığışıyor, bol bol okşanıyor.

Zor dönemden geçiyoruz, üstelik bu sefer hiç de yalnız değiliz. Ekonomiyi, geleceği düşündükçe nefesimiz daralıyor hemen temizlik, yemek işlerine girişip kendimize geliyoruz. Rakamları, vefatları duydukça hızla online arkadaş toplantıları düzenleyip moralleri yüksek tutmaya çalışıyoruz.

Ben bu işin daha epey süreceğini, pek çok şeyin eski haline dönemeyeceğini düşünüyorum. Ancak dünya düzeninin iyi yönde değişeceğine çok istesem de inanmıyorum. Genel adalet arayışını uzunca bir süre önce bırakıp durumu kabullenmiştim zaten, dünya adil değil, doğal olarak virüs de, etkileri de son derece adaletsiz.

Kendimize, yaşam şeklimize dikkat etmekten, iyi şeyler hayal etmekten başka yapabilecek bir şey görünmüyor. Bu yazımın sonuna hatıra olarak korona günleri albümü yapmak istiyorum ancak korkarım en çok istediğim video eksik kalacak. Bizim ev caddeye 100 metre uzaklıkta. Karantina günlerinde çıt yokken, herkes gibi kuş seslerini dinleyip coşarken biz bir de dıt duymaya başladık.

Dıt.. dıt.. dıt.. lütfen bekleyiniz…

Sokağın tam köşesindeki trafik lambası… Susmuyor. Sokağa çıkma yasağında arsızca bizim eve doluyor sesi.

Dıt.. dıt.. dıt.. lütfen bekleyiniz…

Biz de bekliyoruz. Umarım ben bir hamle yapıp lambayı kırmaya girişmeden, sağlıkla, tez zamanda duyarız.

Şimdi karşıya geçebilirsiniz…

Der de biz de rahatlarız

Dıt’ için 2 yanıt

Add yours

  1. Ah o dıt dıt dıt ‘lütfen bekleyiniz’e geçen sene eğitim için gidip 10 gün kaldığım Atina’da şahit oldum. Kaldığım dairenin yatak odası bir trafik lambasının çapraz üstüymüş. Sabaha karşı anlam veremediğim ötüşleriyle, konuşmalarıyla çıldırıyordum bu ses ne, nereden geliyor, sabah karşı kim böyle konuşuyor diye😅
    Karamel’e büyük kalp. 💙Coffee de çok benzer hallerde, sıkışık sevişgen ve mutlu.
    Bence 2021’de ‘artık karşıya geçebileceğiz’, ama bakalım hangi karşı? 🙂 Sesini duymak güzel oldu. Sevgiler🌷

    1. Yapıştı kulağıma sorma 😆
      Artık dönüyorum okumalara yazmalara, bol bol görüşürüz umarım 🙋‍♀️ Coffee’ye ekstra öpücükler 🧡

Yorum bırakın

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑