Cilveli Hayat

İki yıldır planlıyoruz. İnce ince düşündük, taşındık, tartıştık, küstük, barıştık, içimize sindirdik, güldük, ağladık, uzattık, kısa kestik, duygusallaştık, neticede aklımızı başımıza topladık, kararlı ilerledik.

İki yıldır evrak, ikna, gönül alma, danışma, motivasyon, organizasyon ile uğraşıyorum.

Avustralya’ya, Özlemlerin yanına taşınıyoruz. Lulum liseye orada devam edecek, ben de yanında olacağım.

Kendi kendine dedim ki hemen tekrar yazmaya başlarım, hem günlük gibi olur hem rahatlarım. Hatta uçağa giderken ona göre fotoğraflar çekeyim afili cümleler düşüneyim yolda çalışayım. Bi havalar, bi havalar. Singapur aktarmalı uçuyoruz, uçuş 21 saat sürüyor, ilk yarı az uyurum jetlag minimize etmek için ikinci yarı tamamen uyurum böylece ilk yarı kızımla da sohbetle, avunmayla geçer umudundayım. Bi havalar, bi havalar.

Tarihe not düşelim 27 Eylül, Salı gece havalimanına gittik. Gözyaşları ve gülmelerle vedalaştık. Duygular yoğun, yeni bir sayfa açıyoruz, Avustralya’ya yerleşiyoruz.

Pasaport kontrolden geçip gate ararken gece 01:45 olan uçağımız uçuşa 1 saat kala ekranda kaybolan gate no ile bize bir parça panik yaşatıyor. Arada danışmadan aldığımız bilgiye göre gate ya bir uç, ya diğer uçta. İstanbul havalimanı büyük, sırtımızda ağır çanta, bir iki turdan sonra nihayet öğreniyoruz uçak 5 saat rötar yapıyor. Olsun bekleyeceğiz tabi, koltuk üzerinde geceyi geçiriyoruz.

Sabaha kadar mıy ve mız bekleyip sonunda uçağa binince “Oh dinlenelim, Singapur’da aktarma için 5 saat vaktimiz vardı biraz gaza bassa pilot yakalar mıyız? Yakalayamazsak sonrasında da uçuş varmış bakarız” diye avunuyorum. Lulum hala hassas yol boyu küsmeli, sevmeli, uyumalı bir ilişki içindeyiz.

Singapur saatiyle 28 Eylül, Çarşamba 22:00 civarı iniş yapıyoruz. Biz ve bir de 12 kişi civarı Sydney grubu uçaklarımızı yakalayamıyoruz. Yetkili olduğunu umduğum ufak tefek bir kadın tatlı talı gülümseyerek “Çok yoğunuz, Formula 1 var, uçaklar oteller hep dolu, sizi lounge’a alalım orada bekleyin kıpırdamadan, biz ertesi gün akşamüstü 5 gibi size bilgi vereceğiz” diyor. Biraz sesler yükselse de yorgunluk, çaresizlik kuzu kuzu gidip oturuyoruz.

Lounge’a girip hızlı keşif ardından klimanın tepemize üfürmediği alanları seçip koltuk minderlerinden yer yataklarımızı yapıyoruz. Neticede 1 gece İstanbul havaalanında oturmuşuz burada da 1 gece varsa bari yatay dinlenelim.

Lounge normal bir insan uğrağı olarak 3-4 saat için gayet düzgün ancak duşlu tuvaletlerine rağmen daha uzun kalışlar için uygun değil. Işıklar hep yanık, yemek çeşitliliği az ve tekrardan ibaret, zaten gece fıstık, alkol, çay, kahve dışında her şey kalkıyor. Bu konu bizim gruba pek işlemiyor geneli Rus, hızla bira şarap tüketimi ve şen şakrak (olduğunu umduğum) gürültülü sohbetlerine girişiyorlar. Biz yatıyoruz. Sağolsun THY göz maskesi vermiş kulak tıpacı da var.

29 Eylül, Perşembe sabah bezgin uyanıyoruz. Uyku da zaten bölük pörçük. Hemen gidip cevap almak için THY arıyorum yok, bir transfer deski buluyorum. “Endişe etmeyin bu akşamüstü 17:00’de bilgi verecekler akşam da uçacaksınız” diyorlar yüreğim pırpır lounge’a koşuyorum.

Uyku-uyanıklık, koltuk tepesi-yer yatağı şeklinde dakika sayarız diyorum. Sabah 8 gibi yiyecek ve meyveleri yerleştirmeye başlıyorlar o saate kadar açız. İçim dışım çay-kahve-tuzlu fıstık. Türk Havayollarına şikayet maili yazıyorum. Sabah 6 gibi gelen bir grup yolcu bize ve içerdeki gecekondu durumuna aldırış etmeden şarap kadehlerini alıp yanıbaşımıza oturuyorlar.

Zaman dilimi, saat farkı, kafam duruyor etraf şarap kokuyor. Nasıl, neden içiyorlar bu saatte?

Dizi, kitap, tıkınma, koltuk, yer yatağı denklemiyle günü geçirip 16:00’da toparlanıyoruz. Heyecan doruk, aynı ufak tefek kadın geliyor. “Uçaklarda yer yok, oteller dolu, yarın öğlen sizi Taipei aktarmalı önce Melbourne sonra Sydney’e bırakacağız” diyor. Dolmuş gibi? Biz donmuş gibi? bağırmalar, isyanlar, hayal kırıklıklar, yer yataklarımıza dönüyoruz.

Akşam gelen yeni yolcular şaşkın bize bakıyor biz omzumuzda havlular, ayakta kırmızı THY çorapları, kafada uyku gözlükleri lounge efeleri olarak yayılmış, takılmaktayız. Battaniye bile veremediler, hamamda gibi beyaz havlularla örtünüyoruz. Yüzler hem şiş hem buruşuk, covid, maske falan hak getire hijyenden nasibimizi aldık, yerde yatıyoruz ne diyeyim?

Henüz THY’den yanıt yok mailime, dünyanın en pahalı ve en uzun süreli uçak biletini almışım, lounge’da minder, havlu, kahveye yetti şimdilik.

Bir aksilik olmazsa (şu ana kadar çok sakin ya maşallah) 30 Eylül, Cuma öğlen yola çıkıp 1 Ekim Cumartesi sabah yağlı saçlarımız, 5 günlük kıyafetimizle Melbourne’e varacağız.

Vücudumuz banyo, popomuz yatak görünce de Özlemlere sarılıp, koklaşıp, THY ile bir iletişime geçeceğiz.

Bunlar da afili fotoğraflarımız…

Cilveli Hayat’ için 6 yanıt

Add yours

  1. Hay allah. Umarım şu anda uçakta varış noktasına doğru yol alıyorsunuzdur. Bir an önce varmanızı ve bekleyenlerinize kavuşmanızı diliyorum Didem. Yine yaz, merak ederiz şimdi vardınız mı varmadınız mı diye. Nazar boncuklu başlangıç deyip sonrasının güzel olmasını, su gibi akmasını diliyorum. Bol şans ve sevgiler.🧿🌷💙

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑