Hüzün

Bu yıl bir acayip geçti.

Her yer gizli bir hüzünle kaplı. En tatlı zamanlarda bile, kahkahanın çınladığı noktada gülmekten gözümüzden gelen yaşlar hüzün gözyaşlarıyla karıştı bu yıl.

Güldük mü, ağladık mı? anlamadık çoğu zaman.

Çok şükür, çok şükür iyiyiz.

Yanıbaşımızda sağlık sorunları, dibimizde kayıplar, sürekli şükrederken bulduk kendimizi bu yıl.

Yalnızca koca koca hüzünlerden, büyük dünya sorunlarından, derin yakın çevre durumlarından bahsetmiyorum.

Cumartesi günü ormanda tam gaz yürüyüş yaptıktan sonra bir yerde oturup, mutlu mutlu çayımızı yudumlar, ısınırken Dodom “Çok fazla şeye üzülüyorum bu hayatta, sokak köpeklerine hiç dayanamıyorum mesela, bu havada ne yapıyorlar? Bu kadar sevgiye muhtaç köpekler böyle nasıl yaşıyorlar?” dediğinde karşılıklı gözyaşlarımızı akıttık hızlıca silerek.

Pazar günü mutfak alışverişi dönüşünde kızları tee yıllar önce bebek zamanlarında götürdüğümüz doktor muayenehanesinin önünden geçerken annem “Ne çabuk büyüdü fıstıklar, canlarım” dedi, sonra birden hasta, ateşli hallerinde nasıl da o kapıları çaldığımızı hatırlayıp gözyaşlarına teslim oldu da ağlamasına kendisi de şaşırdı “Çok şükür aa ne oldu böyle birden bana?!” diyerek kendini toparlamaya çalıştı.

Yaz başında Dodo Norveç’ten döndüğünde havalimanında beklerken yaşadığım sevinç kadar, “son 11 ayı tam da yanında yaşamadan kaçırdım işte” hüznünü titreye, zırlaya, sarıla sarıla gidermeye çalıştım.

Bu yılbaşı ilk kez Lulu ayrı program dünyasına giriş yaptı, doğal olarak bize ayrılan zaman oranı giderek kısalıyor artık, seviniyorum elbette üstelik çok şanslı olduğumu da biliyorum ama işte çok hızlı geçiyor zaman sanki.

Bir yandan şükrederken öte yandan hep alakalı alakasız yakalandık gözyaşlarına. Büyük dertler, acılar da yaşadık herkes gibi de konuşmaya dilim, yazmaya elim varmıyor.

3 ay oldu, kalbimin kraliçesi Sevim teyzemin adı her geçtiğinde ya da aklıma geldiğinde burnum sızlıyor, gözyaşlarım durmuyor.

Hayat böyle tabi, acı- tatlı son sürat akıp gidiyor. Biz harıl harıl çalışıp koştururken kahkahalı, çok şükürlü, zırlamalı, gürlemeli ama yine de hep sarılıp sarmalamalı geçiriyoruz günleri.

Bu hafta 2019 listemi hazırlamam lazım şimdiden pek çok not aldım, kızları da görevlendirdim. Hayal edip planlamadıkça güzelliklerle doldurmak zorlaşıyor bazen, seneye coşku ve mutluluk oranını artırmayı hedefliyorum. Hem kendimize, hem çevremize mutluluk vereceğimiz bir yıl olsun, benim için son 48 yılın rekoru olsun istiyorum 😂

Hazırım ben yeni döneme, hepimize önce sağlık sonra tutku ve cesaret diliyorum bu yıl.

Hayırlı olsun!

*

Sadness, scarab
with seven crippled feet,
spiderweb egg,
scramble-brained rat,
bitch’s skeleton:
No entry here.
Don’t come in.
Go away.
Go back
south with your umbrella,
go back
north with your serpent’s teeth.
A poet lives here.
No sadness may
cross this threshold.
Through these windows
comes the breath of the world,
fresh red roses,
flags embroidered with
the victories of the people.
No.
No entry.
Flap
your bat’s wings,
I will trample the feathers
that fall from your mantle,
I will sweep the bits and pieces
of your carcass to
the four corners of the wind,
I will wring your neck,
I will stitch your eyelids shut,
I will sew your shroud,
sadness, and bury your rodent bones
beneath the springtime of an apple tree.

Ode to sadness, Pablo Neruda

Hüzün’ için 2 yanıt

Add yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: