Kars

Bu yıl geleneksel kayak etkinliğimizi bahara kaydırma kararı aldık. Şubat tatilinde hem hava, hem fiyatlar tuzlu oluyor diye Mart ayında Kars, Sarıkamış tatili planladık.

Daha önce 1 kez Ocak ayı sonunda bembeyaz Kars’a gidip -30 derece olmasına rağmen günlük güneşlik görünüp, nefesinizi çatır çutur kıran, ciğerlerinizi kıtırdatan havada kayak yapmışlığımız vardı. Hızla konuya gireyim bu yıl çok yağış da olmayınca geç kalmışız, herkes kaymış biz kalmışız. Otelde 9 kişi konakladık, biz zaten 6 kişi olunca diğer 3 arkadaşla yollarımız ne otel içinde ne pistlerde kesişmedi desem yeri. Buyrun kanıt fotoğraflar burada.

 

Şu son fotoğrafı istemeyerek, genel pislik haline değinebilmek için koydum. Ne yazık ki tatilimiz boyunca Sarıkamış, Kars, otoban, tarlalar hep ama hep poşetler, çöpler, izmaritlerle doluydu. Belki önceki gelişimizde kar her yeri örttüğü için görmemiştik, ya da belki bölgede aşırı rüzgar dönemi olduğu için istisnai bir durumdu ama ne yazık ki hemen her yerde çöpler uçuşuyordu. Buradan vatandaşlara, belediyeye sesleniyorum, temiz tutalım yazık etmeyelim güzelim bölgeye.

Bir de Sarıkamış’ta heybetli uzun çam ağaçları etrafına bolca tohum saçıyor, pist boyunca mini mini bebek çam ağaçları doluydu ancak öğrendik ki pistte sorun çıkarmamak ve telesiyejde tehlike yaratmamak için bu yeni ağaçları daha minikken kaldırıp başka yere ekemiyor, kesmek durumunda kalıyorlarmış. Oysa orman haline getirilebilecek arazi dolu görünüyor, yeni çamlara çok üzüldük.

Sarıkamış’ta 2 gün beyaz bir helva üzerinde kayıp en özel, kristal karı kaçırınca son günü farklı değerlendirip Çıldır’a, Ani’ye uzanabilir miyiz diye bakmaya karar verdik.

Aslında yıllardır Doğu Ekspresi ve Kars civarı gezisi hedefim var ama bu yılı da Dodo yanımızda olmayınca pas geçme kararı almıştık. İyi ki hızla organize olup son anda rotayı değiştirdik.

Programlama çok kolay oldu, günübirlik 100₺ araç kiralayıp içine doluştuk. Sabah erken vurduk kendimizi Çıldır’a. Bölgenin en büyük tatlı su ve en büyük ikinci gölü Çıldır (Van gölü 1 numara) deniz seviyesinden neredeyse 2bin metre yükseklikte. Göl artık buzlu olmadığı için hayalimizdeki fotoğrafları çekemedik ama Günay’ın yerine gidip Sazan Balığının tadına bakabildik. Baktık ve çok beğendik. Çıldır’ın suyu içilebilir yani temizmiş, balıklar da bir o kadar lezzetli.

 

Balıkları mideye indirdikten sonra dönüş yoluna geçip Ani’ye devam ettik.

Ani, ah Ani, dümdüz giden ovada, yollarda birden ortaya çıkan muhteşem Ani harabelerini ve ardında kanyonu, Arpaçay’ı, Ermenistan sınırını görmek öyle mistik öyle heyecan uyandıran bir duygu ki tarif edemiyorum.

Farkında olmadan en güzel mevsimi seçmiş olabilir miyiz diye düşünüyorum. Saatte 90km hızla esen rüzgarı saymazsak bomboş alanda, yeni yeşillenmeye başlamış bebek yaprak yeşili ile iyice dramatik görünen harabeler arasında gezinirken fotoğraf çekmeye, dört bir yana bakmaya doyamadık. Rüzgarı saymazsak dedim ama girişte koridor boyunca şiddeti iyiden iyiye artan rüzgar nedeniyle kapıdan oldukça zor geçtiğimizi belirtmeliyim. Bir ara “çocukları uçurur muyuz acaba?”diye tırsmadım desem yalan olur 😊

Ani milattan önce 3 binlerde yerleşke olmakla beraber 10-16. yy aralığında 150 bin kişinin yaşadığı, Çin’den Efes’e kadar giden İpek Yolu’nun içinden geçtiği, “hem dini, hem ticari, hem askeri” olma özelliğini taşıyan, dünyanın en önemli şehirlerinden biri. İsmi Urartu’ların yer tanrıçası “An” ile Gök tanrısı “Ki”nin birleşiminde k harfinin düşmesiyle oluşan Ani’yi gezerken “Piri” uygulamasını indirdik, Türkolog Ali Canip Olgunlu’dan dinledik detayları. Tavsiye ederim, uygulama sayesinde oldukça detaylı bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

 

Ani ardından Kars’a döndük. Vaktimiz az olduğu için ne yazık ki olabildiğince hızlı bir tur atıp Pushkin Restaurant’ta kahve içip Sarıkamış’a döndük. Kars’ın eski Rus binaları büyüleyici, bir dahaki gidişimizde detaylı gezmek istiyorum.

Ben yolculuğa çıkmaya zaten bayılıyorum. Bir de İstanbul’da karmaşa, trafik, yüksek ve sıkışık binalar arasında yaşamanın ardından ferah, geniş alanlara çıkmaya, gökyüzünü, bulutları, dağları, ovaları görmeye doyamıyorum. Denizli için de yazmıştım, boşlukta minicik olduğunu hatırlatan, göz alabildiğine uzanan manzarayı, gökyüzünü, yüce dağları görebildiğin bu geniş alanlara ne zaman ulaşsam içim içime sığmıyor, yaşadığımı hissediyorum. Daha sık yola çıkmak istiyorum. Görecek çok yer var, vakit kaybetmemek lazım. Yeni planlara başladım, hem içeride hem dışarıda listeleri güncelledim. İşe hemen bu hafta, henüz hafızamda taptazeyken DEPO’da başlayan “Taşın Şiiri ANİ: Kültürlerin Kavşağında Bir Mimarlık Hazinesi” sergisi ile başlayacağım.

Kars’ için 5 yanıt

Add yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: