Geçenlerde yoga ile ilgili yazmaya başlayınca spor hayatımın renkliliği geldi aklıma. Evet, ne kadar sportif olduğumu anlatacağım şimdi. 🙂
Sanırım ilkokul başlarında baleyle başladım olaya. Bale dersini falan hatırlamıyorum da artık nasıl bir travma yarattıysa uzun süre rüyalarıma giren ve zorla elde edilen pointe bale ayakkabılarımı çok net hatırlıyorum. Kaç yaşındaydım? hiç bir fikrim yok. O “pointe”ları giyip ayak parmaklarımı feci şekilde acıtarak evde artistik denemeler yaptığımı hatırlıyorum ama olmamış demek, bende de pırıltı yokmuş herhalde ki sürmedi bale.
İlkokulda çılgınlar gibi kaykay ve paten çabaları girdi hayatıma. Paten konusunda hiç de fena değildim, zaten paten işini yıllar sonra lise döneminde buz patenine çevirip İstanbul’da Korukent’e gidip pistte kocaman daireler çize çize, akşama kadar yakışıklı kesmişliğim vardır.
Kaykay konusunda da hevesliydim, gel gör ki beceriksizdim. Genelde hep, her şeye hevesliydim ama bu beden izin vermedi! Hiç unutmam bir bahar, okul bizi pikniğe götürecek diye ben hemen 2 hafta öncesinde heyecanla eve gelip önce domates, salatalık, yumurta, ekmek ne bulursam hazırlayıp dolapta ayrı bir köşeye piknik için ayırdım. Ardından huşu içinde balkona çıkıp en tahta, en dündürük kaykayımı evde bulunan yağlı boya ile kıpkırmızı boyadım. Ön hazırlık ve planlama çalışmalarım aile içinde hala alay konusudur. Piknik günü gelene kadar evin önünde yoğun şekilde kaykay çalıştım. Son gün, bahçede minik bir duvardan atlarken (kaykayla değil normal bir oyun esnasında) ayağım kayıp sağ alnımın üzerine uçtum ve piknik de kaykay da hayal oldu, kafamdan kaykayı boyadığım kırmızı boyadan fazla kan aktı.
Ortaokulda hırsla voleybol çalışmalarına kaydoldum, çılgınlar gibi antrenmanlara gittim ama yok, olmadı, olamadı. Top oyunları bana göre değil ne yapalım diyerek boynu bükük bıraktım 1 yılın sonunda. O ara bir de folklor grubuna girdim neyse ki o 1-2 yıl idare etti. Hala bazı figürleri evde -mesela salondan mutfağa giderken, tv kumandasını almak için koltuktan kalkınca vb- uyguluyorum.
Kar kayağı ve su kayağı da bu dönemde keşfedildi. İşte bu iki konuda iyiydim, sezon kısa, spor pahalı ama kayak hala devam ediyor, çok da memnunum.

Bisikleti ne zaman nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum, çocuktum henüz ancak üniversite sonrasında sahil turlarım, Caddebostan-Maltepe rotasını eskitmişliğim var. Sonra bir gün, bir grup arkadaş saatlerce Riva’da bisiklete bindikten sonra artık titreyen bacaklarım ve kollarım beni daha fazla taşıyamadığı için yokuş aşağı giderken bir taşa takılıp bisikletin üzerinden uçarak Superman gibi yükseleceğime sağ kolum önde zemine çakıldım. Sağ omzum beni yıllarca üzdü ama küreğe başlayarak üstesinden geldim. Ahhahaha, evet bir de kürek deneyimim var ama bekleyin lütfen, sırayla ilerliyoruz.
Bisiklet faciası sonrasında evlenip çocukları büyütürken geçen süreci bol yürüyüş ve arada kayakla idare ettim. Yürüyüş derken iyi yürürüm, İstanbul’u yürüyerek gezdim diyebilirim. Bisiklete hala temkinli yaklaşıyorum ama fırsat oldukça konunun üstüne gidiyorum. Örneğin 2 yıl önce Barcelona’da, şehri bisikletle gezerken ben yolun ortasında yine devrildim, Kemal ve çocuklar gülmekten yıkıldı. Bu vesileyle yıllar sonra tıpkı eskisi gibi dizim sıyrıldı, kanadı, kalın bir kabuk bağladı.
Bunun dışında bir dönem step kursu (Ayşe ile yazılmıştık ama galiba aşırı güldüğümüz için kovulduk kısa sürede), tek bir kez dalış ve bir kez de surf denemişliğim var, bana göre olmadığını anlamam için bu tek denemeler yetti.
Çocuklar büyürken bir ara yine bir heyecan, kürek diye tutturdum. Sporumu bulmuştum. Çok yakın 2 arkadaşımı ayarladım, ikisi de birbirinden sorumluluk sahibi bu arkadaşlarla ekip kurduk ve sabahları 5:30’da Haliç’e gitmeye başladık. Erken demeden, kokuya aldırmadan, gerektiğinde öğretmenimizi uyandırarak çılgınlar gibi kürek çekmeye başladık. Sanırsınız olimpiyatlara hazırlanıyoruz, öyle bir disiplin. Çok mutluyduk, ta ki bir sabah neşe içinde ritmi yakalamış tıkır tıkır kürek çekerken öndeki küreğin ucuna 2 karış mesafede bir ceset kafası görene kadar. Açıkçası vücut tam mıydı, değil miydi bilemiyoruz. Hemen 2-3 saniye içinde, biz ne olduğunu algılayana kadar karanlık, kokulu sulara battı. Sahil güvenliğe haber verdik ama bulunamadı. Kürek hayatımız bu şekilde son buldu Haliç’te.
1 yıl kadar sonra yine bir heves Alibey barajında başladık. Çok istekli olduğumuz için Aralık demedik, gece 5’te kör karanlıkta kalkıp kat kat eşofman giyip (hepsi dar, kikte takılmamalı) kar yağarken gittik biz kürek çekmeye. İddia ediyorum çok az sporda olan maksimum hazzı yaşadık. O saatte, kikte 4 kişi toplu meditasyon yapıyorsunuz, acayip bir duygu. Tabi kürek bitince koştur koştur eve dönüp, duş alıp işe yetişmek de bir acayip oluyor kışın ortasında!
Sonra araya ne girdi de kürek bitti hatırlamıyorum. Belki yaz diye ara verdik ve toparlanamadık, belki arkadaşlar benden gaz bekledi ben sessiz kaldım bilemiyorum, ama keşke devam edebilseydik, eminim hepimize iyi gelirdi.
Son 3 yıldır evde, kondisyon bisikleti üzerinde pek çok dizi bitirdim. Kayak zaten hala her yıl devam ediyor, kızlar da öğrendi ekibi kurduk. Ha bir de unutmadan geçen yıl çocuklarla beraber evde mat pilates dersi aldık 4-5 ay ama Dodo’nun TEOG yılıydı, bir süre sonra o da hayatımızdan koptu.
Geçen sonbahar nihayet salona yazıldım. Şimdi temel çalışmalarım Zumba ve Yoga. Zumba ile coşuyor, dans edip çığlık atıyor, yoga ile yavaş, akışkan bir ritimde debeleniyorum ve ikisini de ilerletmeye çalışıyorum.
Hikayenin ana fikri net. Asla pes etmeyin, hareket edin, iyidir, canlı tutar. Bu yazım da “Ben bloggerın sporcusunu severim” diyenlere gelsin!
Mini mini bir not: Bu yazı için bulduğum fotoğrafa baktım da bizim ailenin selvi boylu çocukları ben ve Özlem için de ayrı bir yazı yazmam lazım galiba! 13 yaşımda boyum annemi de babamı da yakalamış 🙂
Hayir egimde duruyorsun.
Haklisin ama duz de dursak cok fazla fark yok gibi
Didem buraya gelince, evde, tuvaletden salon a giderken folklor dansi yap lutfen 😀
Hahaha söz hem sana da ogretirim 🙂
Hayret. Korukent buz pateninde nasıl yollarımız kesişmemiş.. 😉 Peki Penguen?
Belki kesismistir ama gozum kizlari gormemis olabilir o donem 😀 Penguen’i hatirlayamadim?
Bende sporu çok severim.ama hiç bu kadar çeşitlisini denemiş miydin orası tartışılir.☺☺☺☺😁😁😁