Geçtiğimiz hafta sonu baharın gelişini kutlamak üzere köye gittik.
Bursa-Eskişehir yolunun tam ortasında, İnegöl’ü geçtikten kısa bir süre sonra her iki yanda yükselen dağlar ve ormanlık alan başlayınca tam ortalarda bir yerden sol tarafta yer alan dağa çıkınca görebilirsiniz Güney Kestane Köyü’nü.
Burası aslında Kemal’in annesinin köyü. Yaklaşık 10-15 hane, koca bir cami, çalışmayan bir hızar alanı ve bolca yeşillik içeren bir orman köyü Güney Kestane. Kuş ve ezan sesi dışında herhangi bir ses duymanız pek mümkün değil burada.
Baharda inanılmaz güzel oluyor renkler, yaz gelince böğürtlen toplamaya çıkıyoruz tepelere, yaz sonu fındıkları topluyoruz, sonbaharda yine inanılmaz oluyor renkler ve biz de manzara eşliğinde ceviz topluyoruz. Henüz kışın gidemedik, yani karda göremedik ama bembeyaz ve ılık bir havası oluyormuş diye duyduk.
Köye adım attığınızda hayatın ritmi değişiyor. Sanki bir Nuri Bilge Ceylan filmine giriş yapıyorsunuz, zaman ağırlaşıyor. Sabahları, gün doğumuyla erkenden uyanıyor, akşamları 9 sularında gece uykusuna hazır hissediyorsunuz kendinizi.
Gün içinde yapacak işler mutlaka bulunuyor. Evi toparlıyor, eşyaları havalandırıyor, bahçede dikenleri yoluyor, fındık-ceviz-böğürtlen-mor erik peşine düşüyor, kahve yapıyor, çekirdek çitliyor, kitap okuyor, mangal yakıyor, odunları diziyor, çitleri vernikliyor, resim yapıyor, etrafı boyuyor, müzik dinliyorsunuz. Tüm bunları bir güne sığdırabiliyorsunuz bir de üstüne arada oturup uzun uzun karşı dağlara, yeşilin tonlarına, Mezitler Köyü’ne bakıp düşüncelere dalıyorsunuz.
Yıllar önce Kemal’in anneannesinin evi varmış ancak yanmış, biz de 5-6 yıl öncesinde bu evi yaptırabilene kadar ne zaman Eskişehir’e gitsek (Kemal’in ailesi orada yaşıyordu) dönüşte Güney Kestane’ye uğrar, kırlara oturup hayaller kurardık bir ev olsa da gelip kalsak diye. Rüyalarımız gerçek oldu işte.
Tek sorun dönüş yolunda genelde trafiğe takılmamız ve yolun uzaması. Zaten isteksiz dönüyoruz, bir de yol uzadıkça biraz perişan oluyoruz ama sanırım bu sorun da yeni yol açıldığında çözülmüş olacak, yollar daha kısa sürecek, köye gitmeler artacak 🙂 Hem gitmeler artarsa biraz ekip biçebiliriz, hatta belki bir seramik fırını da alırız köye, tam “yaşasın” derim o zaman.
Kısa yazdım, yazıma Karahindiba ile son veriyorum, bakıp bakıp mutlu olalım bu bahar.
Didos ne kadar guzel ve, biraz kurcaliyinca, ne kadar cok deysik konular yazmissin! Ben bunlari yavas okurum ama okuyacam 😊 Uge olunabiliyormu? Cok begendim
Sibelcim teşekkür ederim. Bu yıl başladım yazmaya, acemiyim aslında sanırım takip et butonuna tıklarsan yönlendiriyordur. öperim 🙂
Blog dünyasına hoş gelmişsin, hayırlı olsun. 🙂 Sevgiler..
Tesekkurler, ne kadar rahatlaticiymis yazmak 🙂